Büyük sürgünde Abhazya'nın Abjuwa bölgesinden gelip, Adapazarı Hendek'te Cigerda (Soğuksu) köyüne yerleşen Agumba ailesinin çocuğudur. Babası Hafız Said efendi, hayatı cami imamlığı ve vaizlikle geçmiş bir zattır.Abdurrahman Gürses 1909 yılında Hendek'in Cigerda (Soğuksu) köyünde doğdu. Köy imamı olan babasının hocalığında 13-14 yaşlarında Kuran'ı Kerim'i hıfzını tamamladı. 2 sene köyünde mukabele okudu. 15 yaşında Hendek'e gitti, camilerde Kuran'ı Kerim okudu. Kendisini dinleyen ve istidatlı bulan Mahkeme-i Şer'iyye Azası Abdurrauf Hoca'nın talip olmasıyla kendisinden Kur'an talimi aldı. Henüz on yedi yaşında iken icâzet vermeye selâhiyetli bir hafız-ı kurra oldu. Birkaç sene daha Hendek'te kaldıktan sonra İstanbul'a gelerek medreseye girdi. 1930 Menemen hadisesi sonrası tüm ülke genelinde yapılan tutuklamalarda 500 din adamıyla birlikte hapise atıldı. 32 kişinin idamıyla sonuçlanan tutuklamalarda o da 1 yıl hapis yattı, bir süre memuriyetten men cezası aldı. Sonrasında tahsilini tamamlayıp Hendek'e geri döndü. Birkaç sene Hendek'te okuduktan sonra 1934 yılında tekrar İstanbul'a gelerek üsküdar'a yerleşti. Selimiye hatibi Fehmi Efendi'den üç sene okuduğu kıraat tahsilini tamamlayarak 1938 senesinde Fatih Edirnekapı'da Mihrimah Camii'ne imam oldu. Bir ay sonra talep üzerine Teşvikiye Camii'ne nakil oldu. 22 Mayıs 1944'de Beyazıt Camii'nde görevlendirildi. Nuru Osmaniye Kuran Kursu'nda pek çok talebe yetiştirdikten sonra 6 Haziran 1979 tarihinde resmi görevinden emekliye ayrıldıysa da hocalığını devam ettirdi. Emekliliğinden önce 1976 senesinde açılan ve o tarihte başladığı Haseki Eğitim Merkezi'ndeki derslerini yatağa düştüğü vefatından 11 ay öncesine kadar devam ettirdi. 10.08.1999 tarihinde Hakk'ın rahmetine kavuştu. Naaşı, vefatının ertesi günü, yaklaşık 10 bin kişinin katılımıyla kılınan cenaze namazından sonra 40 yıl imamlığını yaptığı Beyazıt Camii'nin bahçesinde toprağa verildi.İleri dercede Arapça bilen ve yüzlerce talebe yetiştiren Abdurrahman Gürses, kıraat ilminde bir mertebe olan "Aşere Takrip Tayyibe"de dünyanın en gözde hocaları arasında yer alıyordu. Kıraat ilmi icazetnamesinde 40'ıncı ravidir. Bunun anlamı bin sene sonra bir kurraya verilen icazetnemede Abdurrahman Hocaefendi'nin isminin 40'ncı ravi olarak zikredileceğidir.